انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

12 Temmuz 2013

Bunaltı

21 Mart
   Uzun zaman onu düşünmedim. Günlerin geçtiğini duyuyordum. Gecelerle günler birbirine karışıyor. Yaşamamı çok başka yerlere sürükledim. Beyoğlu'nun başka yanlarına. Azalan acım günden güne beni rahata götürüyor. Yaşamamın bütün acı gerçeğini kabullenmeye hazırım. Gene de tamamen iyileşemedim; düşünerek kurduğum yaşamam için tam bir mutluluk umamam. Özentisiz, kendi çevresini kendi kurmaya çalışarak, durumu kendisi saptayarak. 
   Onu sevmeye, kendimden ayırmamaya başladığım zamanı anmak istiyorum. Tuhaftır, bana yakın olanı pek de umursamak istemezdim. Sonraları uzun boylu düşündüm bunu, bana yakın olanı, beni sevmeye geleni umursamak istemeyişim nerden geliyordu? Yalnızlık, bırakılmışlık, eskiden beri yerleşmiş içime. Niçin yerleşmiş?

10 Temmuz 2013

Dev Kısa Aşk - K

   “Kırılganlık nedir?”
   “Kırılganlık,” diye bakındı, aklına gelmişçesine “kırılmadan önceki zamanı beklemektir.”
   “Çok kaderci olmadı mı” diye çıkıştı, müstehzi.
   “Kaderci kırılganlık, kırılgan kadercilik…”
   “Beylik kelime oyunlarını geçelim bence,” deyiverdi “bi’ kalemde.”
   “Beklemektir gerçekten,”
   “…”
   “O kelime oyunlarının yanında parantez içlerinde hep bir şeyler söylemektir,”
   “Zorunluluk mu?”
   “Elbette, oynayan kelimelerin dağıttıklarını toplamak için” bir an duraksadı; “tutkal gibi,”
   “Kaçınılmaz mı diyorsun?”
   “Ben demiyorum lan,” sırıttı acı, “dokunmayı bırak kurduğun cümleyle yok edebileceğin bir şey tahayyül et…”
   “…”
   “Ortalığa çıkmış kırılmışlıkları pazarda satan orospuların yanında bir köşeye çekilmiş azizenin inzivası…”
   “O da biliyor çünkü kaçınılmazlığı.”
   “Evet,” dedi bu sefer gülümseyemedi ancak “işte hep o parantezlere mahkûm etmektir dünyada soluk alan her lânet insanı.”
   “Anladım sanırım,”
   “Bi’ bok anlamadın aslında, bir kadının boynunu sıyıran, adamın aklının ucunu deşip geçen, köşedeki adamın zerre umurunda olmayan parantezler işte.”
   “Belki kaçınılmaz değildir, ha?”
   “Kaçınılmaz değil, kaçamayan diyelim biz ona” kirp diye sustu, “kaçamayandır” dedi susmadı bu sefer hiddetlendi “dokunamadığın, erişemediğin, konuşamadığındır”
   “Yahut da parantezlerin demir parmaklıklar olduğu,”
   “Bir âleme sıkışmak, kaçamazcasına…”
   “Hayat narindir,” dedi aklındaki yer etmişti zaten, silkindi “gerçekten, hayat narindir…”



   İTC