انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

19 Şubat 2014

Miranda

Ada sahili sabah sessiz
Yalıçapkını, sarı kum, deniz
Gün yüzü görmeyen bizler
Geçmişe dönmek isteriz

Gün dönerken yine suskunuz
Koca gökyüzü, derin okyanus
Akşamları bembeyaz güller
Buz gibi, buz gibi eller

Ah Miranda
İçimizde kalmalı her şey
Karşı koymak ikimiz için de imkânsız
Yeni bir gün, yine sensiz.

Siyah elleri gecenin örter
Gizil aşkları, pelerin gibi
Ay doğar, gemiler geçer
Miranda beni bekler



Turgut Berkes, Miranda 

16 Şubat 2014

Acı

Unutulmak istemiyorsanız, insanlara acı verin. İnsanlar, kendilerini mutlu edeni unutur, acı çektirenleri hatırlar. Bu zehirli bilgi işime geldi. Unutulmak istemeyen ben, böyle yapacaktım. İnsana güveniyorum ben. Beni yanıltmayacak, hatırlayacaktır. Sonsuzluğun ipini tutmuş olarak başlıyorum. Ayrıca şuna da güveniyorum: insan denen yaratık, kendisiyle ilgilenmeyenle ilgilenme kapasitesine sahip değil. Kim onun içine elini sokar ve kantırtırsa kalbini, bunun ne anlama geldiğinin, başına gelenin ne olduğunun anlamını kavramak için durmaksızın uğraşıyor. 
   Beri yandan şunu da biliyorum: insan unutamayan bir canlı. Bununla, uygarlığımızın arkasındaki anlamın hatırlamak olduğunu söylemeye çalışmıyorum. İnsan mutlu zamanlarını unutmaya teşne, mutsuzluklarını hatırlamaya ve durmadan bunları yaşamaya doğru eğimli, bayılıyor. Baygınlıklar içinde kıtlığı, açlığı, zorbalığı, işkenceyi, üzüntüyü hatırlıyor. Sel basınca ve çığ düşünce, bunu şehvetle anıyor hatırlıyor. Bunun için türküler yapıyor, kulaktan kulağa, nesilden nesile felaketin varılmasını sağlamaya çalışıyor. (Bütün bunlarda hayatta kalanın sesini dinleriz aslında. Ölenlere ağıt yakabilmek için yaşıyor olmak gerekir. Ağıtlarla yüceltilen ölüm değil, ağıt yakabilmek için yaşamaktır, geride ve hayatta kalmaktır) acıyı böyle biriktirebilme kudreti onu hayvandan ayırıyor. İnsanda acı için uygun-bitek bir toprak bulunuyor. Durmadan da zenginleşiyor bu toprak. Geçmiş çağların acı taşkınları, bu toprağı eski bilinçlerden yeni bilinçlere taşıyıp biriktiriyor, acı alüvyonları halinde yeni nesillere geçiyor. Yeni çekilen acılar bu eski çekilen acıların zemininde, onlara sarmalanarak yükseliyor. Böylece her nesil daha çok acı çekmek zorunda kalıyor hem eski zamanların acılarını hem de kendi paylarına düşeni. Eski acıları çeken kuşakların gelecekten intikamı bu. Kolayca unuttuğumuz mutluluk üzre var olsaydı 

2 Şubat 2014

Kötülük

  (...)  
  "Götür şunu," dedim. "Hemen götür, kahve istiyorum bira değil." 
  Arka taraftan biri çağırdı ve yanımdan hızla uzaklaştı. Boş bira bardaklarını almak için masaların üstüne eğildiğinde dizlerinin arkası görünüyordu. İskemlemde kımıldadım, ayağım bir şeye çarptı, bir tükürük hokkasına. Camilla bara dönmüştü, bana gülümsüyor, başıyla bira içmemi istediğini belirtiyordu. Şeytanlık yapmak geldi içinden, kötülük. Dikkatini çekip önünde birayı tükürük hokkasına boca ettim. Beyaz dişlerini alt dudağına geçirdi, rengi soldu. Gözleri alev alevdi. Bir hoşluk kapladı içimi, arkama yaslanıp tavana baktım. 
   Mutfağı ayıran bölmenin arkasına girip kayboldu. Döndüğünde gülümsüyordu. Ellerini arkasına kavuşturmuştu, bir şey gizliyordu. Sabah gördüğüm yaşlı adam çıkıverdi bölmenin arkasından, olacakların beklentisi ile gülümsüyordu. Camilla bana el salladı. Korkunç bir şey gerçekleşmek üzereydi: tahmin edebiliyordum. Camilla arkasından sabah bıraktığım dergiyi çıkardı, havada salladı. Durduğu yerde ihtiyardan ve benden başka kimse göremiyordu onu, gösteri ikimiz içindi. İhtiyar gözlerini kocama açmış izliyordu. Camilla parmaklarını ıslattıktan sonra derginin sayfalarını çevirip Minik Köpek Güldü öykümün olduğu sayfatı açtı ve benim ağzım kurudu. Dergiyi bacaklarının arasına sıkıştırıp yırtarken dudakları büzülmüştü. Sayfaları başının üstünde tutup salladı ve gülümsedi. İhtiyar da başını sallayarak davranışını hararetle onaylıyordu. Sayfaları minik minik parçalara ayırırken yüzündeki ifade gülümsemeden kararlılığa dönüştü. Muradına ermiş birinin rahatlığıyla parmaklarını açtı ve kağıt parçacıkları ayağının yanındaki tükürük hokkasına döküldüler. Gülümsemeye çalıştım. Ellerinin tozunu silkmek isteyen biri gibi ellerini çırptı. Sonra elini kalçasına koydu, omuzunu kaldırdı ve kırıtarak uzaklaştı. İhtiyar bir süre kaldı. Olayın tek tanığıydı. Sonra gösterinin bittiğine kanaat getirip bölmenin arkasına geçti.