(...)
Bir süre sonra buzdolabı fabrikasında 'Muntazam işçi' diye yeni bir şey ortaya çıktı. İşçiler muntazam çalışanlar, muntazam çalışmayanlar diye ikiye ayrıldı. Muntazam çalışanlara daha fazla saat ücreti verildi. Muntazam olmayan işçilere her ödemede muntazam lafından sinir geldi. Sinirlenen işçilerden biri bu lafı ağzında evirip çevirip diliyle hart diye kesti. 'Muntaz' diye bir laf işçi dilinde küfürler arasına geçti.
İşçiler daha hızlı
Uçaktan daha hızlı
Çalışın daha hızlı
Elim ayağımdan önce
Uzanırsa prese?
Parmaklarınız kopar
Üstüpüye kan dolar
İşçiler daha hızlı
Uçaktan daha hızlı
Çalışın daha hızlı
Bay İzak'ın yeni müdürünün okumak için gittiği uzak ülkeden geldiği 'Daha Hızlı' şarkısı buzdolabı fabrikasında çalışan işçilerin kulaklarını sabah akşam cırnakladı. Muntaz seçilen en işçi diğer işçilerden daha fazla saat ücreti almaya başladı. Muntazlar güle söyleşe, muntaz olmayanlar söve eğleşe yoğurt kaplarının üstüne eğildi. Muntaz işçilerin de çok muntaz olanı, az muntaz olanı vardı. Çok muntaz olanlar az muntaz olanlardan daha fazla saat ücreti alıyordu. Çok muntaz olanlar ve çok saat ücreti alanlar yoğurtları çabucak bitirdiler. Bantın başına geçtiler. Az muntaz olanlar ve çok muntazlara göre az saat ücreti alanlar onların arkasından dizildiler. Muntaz olmayanlar eğildikleri yoğurt kaplarının üstünde göz göze geldiler. Ağız ağıza verdiler. "İkramiyeden yoğurda dönenin boğazında kalsın lan," dediler. Yoğurtları yemediler. Kaşıkları koltuklarının altına sokup oturdular. Yeni müdür oturanların başına gelip dikildi. Tüy gibi yumuşak bir sesle işçileri yoğurda buyur etti. İşçiler yoğurtların kaymaklarına kaymaklarına pıskırıp güldü.