انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

1 Haziran 2014

Ayrıntı

   Cemal Süreya, 'Ölüyorum tanrım / bu da oldu işte' demişti, bir şiirinde. Gidildi dönüldü. On yedi gün geçti. Dilime pelesenk kaç gündür, dönüşler dönüşsüzlüğe dönüşecek. Her uyanış kabir azabı. Dün yine korkunç boyutlara ulaştı iç sıkıntım. Kızılay'a inilecek ya gözümde büyüyor. O insan kalabalığının içinde yürümek bela. Sıcak bir yandan. Tatile götürdüğüm biricik poplin pantolonumun sigara yanığı minnacık deliğini ördürmem gerekecek örücü Arif'e. Günlük ayrıntılardan kaçınıyorum habire. Gülten yineleye yineleye yaptırıyor, ama suratımdan düşen bin parça. İkinci önemli iş, bozuk para çantamın iç astarı yırtık, onartılacak. Çakmağıma gaz doldurtulacak. Gülten'in ütü için kullandığı fısfısının yayı bozulmuş, rica etti yenisi alınacak. Sigaram bitti. Pencereler toz içinde. Silmeyeceğim. Oturup iki satır yazayım, diyorum, NİÇİN'e yanıt yok. Hem bir tehlike daha var. Kızılay'a indim mi, mutlaka Sakarya Caddesi'nde sözünü ettiğim biraevine uğramadan edemiyorum. En az iki arjantin fıçı bira, bir patates tava. Sıcakta tümden başıma vurduğu halde.
   Saat on bir sularında Tanıl Bora telefon etti. Ben yokken posta kutusuna bırakılmış Ümit Kıvanç'ın tasarladığı kitap kapağı. Pazar günü İstanbul'a telefon ettim evine. Beğenmiş miyim, merak ediyor. Anlasam bari! Telefonda 'başımız döndü sizi aramaktan', dedi. On beş on altı gündür yokum dedim. İstanbul'a geldiğinizde de uğramadınız diye sitem etti. Gençler bu yaşamla kopukluğumu anlamamakta haklılar. Her şey önemini yitirdi. 



   Vüs'at O. Bener, Mızıkalı Yürüyüş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder