انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

19 Aralık 2011

Yamuk

      (...) 
   - Senin emrin değil mi? Bekçi rakı vermiyo... Ver diyorum, seni fena yaparım diyorum, dinlemiyo... Ne yapayım ben, öleyim mi?
   - Emir ne kelime Numune, ayrıca gecinden versin... Bizzat bu toplantının gündemi olduğundan haberin yok sanırım...
   - Ne gündemi?
   - Arkadaşlar, kimden şikâyetçiyiz?
   - Numuuuneeedeeennnn! 
   - Peki neden?
   - Çok içiyooooooo...
   - Ne yapsın o zaman Numune?
   - Askerliği unutsuuuun...
   - Yahu unuttum diyorum size...
   - Yalan söylemesiiiiiinnnn...
   - Kim yalan söylüyo lan?
   - Sen yalan söylüyosun Numune...
   - ...

13 Aralık 2011

Köpek

   Çenem canımı yakarak öne çıkmak istiyordu, engelledim. Parmaklarım kısalıp pençeleşmeye meyilliydi, izin vermedim. Ama bakışım başkalaştı. Renkler soldu, şeyler siyaha ve beyaza döndü. Bir tür gri bindi nesnelere. Nesneler kendileri gibi olmaktan hoşnutsuz görünüyorlardı. Meğer kaynaşırlarmış. Sonsuz bulamaç. Fokurdar gibi değil, sonsuz sayıda gözenek büyüyüp küçülüyor, doğup patlayan baloncuklar halinde hızla görünüyor ve yok oluyorlar ve hemen yerlerini yenileri alıyor, oluşum sürüyor ve bu iyice tedirgin edici. Birbirlerini dirsekleyerek öteye itmeye ve kendilerine yer açmaya çalışan, fakat bunu asla tamamen başaramadan ölüveren sayısız kabarcık. Bir bank kendinden bunalmış gibi, köpük içindeydi. Böyle olmak, böyle kalmak bu denli zorsa, neden buna bunca çaba? Ağaçlar, çırpınan kuşlar, hele köpekler, acılar içinde kendilerini bir arada tutmak için çabalıyor, kendi üzerlerine bükülüp kapanıyorlardı biteviye. Böyle bakınca işler hiç de iyi gidiyor gibi görünmüyordu. Demek nereden bakılsa iyi gidiyor gibi görünmüyordu işler.