Sağ işaret parmağını sol
avucunun ortasına bastırdı. Etrafta ne bir hakem vardı ne de zenci basketçiler.
Hâliyle anlaşılmadı isteği. Aldırmadı, içkisinden bir yudum aldı; elinde tüten
meretten çekti. Olmayan masa hakemine bir daha aynı hareketi çekti. Hareketin
allahı değildi; evden-işe işten-eve giden ve dahi akşam da televizyonda dizi
izleyen hareketti sadece. O yüzden tutmadı, bir daha denedi olmadı.
Hareketlerin ‘hareket’ olması için az zengin olmaları gerektiğini anladı.
Küfretti, sonra hareketini çekti. Üç etti. Teknik faul. Saatine baktı.
Su-geçirmez. Bira-sigara’yı sıradan geçirdi. Sigaranın sırt numarasına bakıp
kendisine ‘centilmenlik dışı faul’ yazmak istedi. Sigara sırtını döndü,
numarası yoktu. Onun da mecali. Zaten gayr-ı centilmenliğin müsebbibi de sigara
değildi, kötülüklerin anası. Centilmence küfretti. Fısıldayarak. Yorulmuştu.
Git-gellerden. Gel-gitmelerden ve hatta sabah ezanlarından sonraki
git-gelme’lerden. Bu yüzden Atlantik’i seviyordu; sadece gel-gidiyordu.
Yormuyordu da. Arzuladığı şeyi ‘Van’daki bir kahvaltı salonunda’
bulabileceğinden de emin değildi. Nitekim genel grevi sevmesi az biraz da
bundandı. İnsan duruyor, ardından da naz yapmadan tüm makineler, tüm daireler
ve tüm taşıtlar duruyordu. Aklı durmadı. Dursaydı'lı cümlelerin sınırından öte
diyara baktı. Vururlardı. Tek isteği buydu: Zamansız – mekânsız –
başka-biri-geçirmez.
İTC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder