انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

15 Temmuz 2012

Atlar

12.09.91
23:19

   At yok bugün. Tuhaf şekilde normal hissediyorum. Hemingway'in neden boğa güreşlerine ihtiyaç duyduğunu biliyorum, güreş onun için resmi çerçeveliyordu, neresi ve ne olduğunu anımsatıyordu. Bazen unutuyoruz, gaz faturalarını ödemeyi, yağ değişikliklerini halletmeyi vb. Birçok insan hazır değil ölüme, kendilerininkine veya bir başkasınınkine. Şok ediyor onları, dehşete düşürüyor. Müthiş bir sürpriz gibi. Lânet, asla böyle olmamalı. Ben ölümü sol cebimde taşıyorum. Bazen çıkarıp onunla konuşuyorum: Selam, bebek, nasıl gidiyor? Ne zaman geliyorsun benim için? Hazır olacağım. 
   Ölüm için yas tutmakta bir çiçeğin büyümesi için yas tutmaktan daha fazla bir şey yok. Berbat olan şey ölüm değil aksine hayatlar, insanın ölümlerine kadar yaşadıkları veya yaşamadıkları. Kendi hayatlarını onurlandırmazlar, kendi hayatları üzerine işerler. Sıçıp bırakırlar. Sikik gerizekalılar. Sikişmeye, sinemalara, paraya, aileye, sikişmeye çok fazla odaklanırlar. Akılları tamamen pamuk dolu. Tanrıyı yutuveriyorlar düşünmeden, ülkeyi yutuveriyorlar düşünmeden. Sonra nasıl düşünüleceğini unutuyorlar, izin veriyorlar diğerlerine kendileri için düşünmelerine. Beyinleri pamukla doldurulmuş. Çirkin görünürler, çirkin konuşurlar, çirkin yürürler. Yüzyılların en müthiş müziğini çal, duymazlar. Birçok insanın ölümü ayak. Kalmadı bir şey ölmek için. 
   Görüyorsunuz, atlara ihtiyacım var. mizah anlayışımı kaybediyorum. Ölümün dayanamadığı tek şey ona gülebilmeniz. En hakiki kahkaha en düşük olasılığı kıçlarına devirir. 3 veya 4 haftadır gülmedim. Bir şeyler beni diri diri yiyor. Kendimi kaşıyorum, dönüyorum, bakınıyorum, onu bulmaya çalışarak. Avcı akıllı. Adamı göremezsin. Ya da kadını.

   Bu bilgisayar dükkana geri gitmeli. Bahşetmeyeceğim size ayrıntıları. Bir gün bilgisayarlar hakkında bilgisayarların kendisinden daha çok şey bileceğim. Fakat şimdilik bu makine beni taşaklarımdan yakalamış vaziyette. 
   Tanıdığım iki editör var bilgisayarlardan feci alınan. Elimde bu iki mektup var ve bilgisayara karşı döşüyorlar. Mektuplardaki acılığa şaşmıştım. Ve çocuksuluğa. Farkındayım ki bilgisayar yazma işini benim için yapamaz. Yapabilse, istemezdim onu. İkisi de çok uzun devam etti. Çıkarım bilgisayarın ruh için olmadığıydı. Pekâlâ, çok az şey öyle. Ama ben, kolaylıktan yanayım, eğer iki kat yazabiliyor ve nitelik aynı kalıyorsa, o hâlde bilgisayarı tercih ederim. Yazmak uçtuğum zamandır, yazmak, yangın başlattığım zamandır. Yazmak ölümü sol cebimden çıkarmak, duvara karşı fırlatmak ve sektiğinde geri yakalamaktır. 
   Bu herifler daima çarmıhta ve kan revan içinde olman gerektiğini sanıyor, ruha sahip olmak için. Seni yarı deli istiyorlar, gömleğinin önüne salya akıtırken. Çarmıhtan usandım artık, tamamen onla doluyum. Çarmıhtan uzak kalabilirsem, devam etmem gereken ganiyle şey var. Çok fazla. Onlar çarmıha çıksın, tebrik edeceğim onları. Ancak yazma işini acı yaratmaz, bir yazar yaratır. 
   Her neyse, dükkana bunla geri döneceğim ve bu iki editör daktiloyla yazılmış işimi görünce sanacakları ki, ah, Bukowski ruhuna tekrar kavuştu. Bu meret çok daha iyi okunuyor. 
   Ah, pekâlâ, ne yapardık editörlerimiz olmaksızın? Ya da daha iyisi, ne yaparlardı biz olmaksızın?



   Charles Bukowski, The Captain Is Out to Lunch and The Sailors Have Taken over the Ship
   Çeviri: İTC

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder