Öfkesini fotoğraflardan almış. Konuk odasının ortasına yığılmış yaklaşık on üç yılın anıları. Çocukluğumdan delikanlılığıma geçiş dönemini kapsayan bir küçük albüm yapmıştım kendime. Her yanı aradım yok. Demek kıyılamadı, saklandı ya da taşınmalar sırasında kayboldu. Yığını evirip çevirirken belleğim yineliyordu kimi sahneleri. Sinan'ın düğünü için diktirmişti, eteği fırfırlı elbiseyi. Eteğin yarısından tanıdım. Tüllü şapkasını da. Heybeliada'da çekilmemiş miydi şu fotoğraf? Sinan, Güneş, Tahsin, kumda güneşe vermiş bedenini Meltem. Benim ağzımda sigara. Hande mayolu, karnı yok. Konuşmaya gelen dostumuz Avukat Hakkı Derman'a sordum: "Arabuluculuk mu, kesin çözüm mü istedi senden?" Yüzünü çevirdi duvardan yana. "Benimle ilgili eşyayı, ıvır zıvırı toplarım. Bırakırım anahtarı size. Umarım bu ikinci yasal girişimden caymaz, ne beni ne kendini duygu tuzağına düşürür."
Kitaplardan başlamalı. İlk iç sayfalarda genellikle ikimize sunulan yapıtları nasıl bölüştürebilirim? Ortasından koparmalı! Sinir gülücük gırtlağıma tıkıldı sanki. Bir pis hıçkırık nöbeti. Şöyle enikonu böğürerek ağlayabilsem. Lavaboya koştum. Soğuk su açtı düğümü, hafifledim biraz. Duvardaki çerçeveli fotoğrafta gülümsüyorduk üçümüz. Sinan, ben, ortamızda O. Birkaç parçaya ayırmakla yetinmemiş. Olanca hıncıyla bölük pörçük etmiş suratlarımızı. Kinli, dargın, bozgunda ağızlar, delik gözler, çarpık çeneler, yırtık yanaklar boydan boya.
Ortalığı süpürdüm. Bir torbaya özenle doldurdum süprüntüleri. Bulaşıkları yıkadım.
Güneş'i bilgilendirmiştim. "Birlikte oluruz. Sevinir bizimkiler."Bir büyük, bir küçük valize tıkıştırmıştım ötemi berimi. Güneş sokak başında bekliyordu.
Vüs'at O. Bener
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder