(...)
Sivas'ın bir kazasından yaşlı bir bey telefonla aradı. Dedi ki, "Oğul, aradık, seni bulduk. Burada bir yaşlı kadın var, herhalde sizden. Kadın Allah'ın rahmetine kavuştu. Yakınını falan bulursan gönder, gelip alsınlar ya da biz burada namazımızı kılıp gömelim."
"Peki amca, ararım" dedim. Verdi adını soyadını; Beatris Hanım diye biriydi, 70 yaşında. Fransa'dan oraya tatile gitmiş.
Aradım, 10 dakika içinde buldum yakınlarını... Sonuçta biz birbirimizi biliriz, çok azız çünkü.
Gittim dükkânlarına, sordum: "Böyle birini tanır mısınız?" Dükkândaki orta yaşlı kadın döndü, "O benim anam" dedi. Sordum: "Annen nerede?" Fransa'da yaşadığını, senede 3-4 kere Türkiye'ye geldiğini, ama İstanbul'a ya uğradığını ya uğramadığını, doğrudan, terk ettiği köyüne gittiğini anlattı. Anlattım kızına durumu. O da kalktı gitti.
Ertesi gün telefon açtı. Bulmuş ve tespit etmişti anası olduğunu, ama ağladı birden. Ağlamamasını istedim, naaşı getirip getirmeyeceğini sordum. "Abi" dedi, "ben getirecem ama burada bir amca var, bişeyler diyor" dedi ve telefonu ağlayarak amcaya verdi. Kızdım amcaya, "Neden ağlatıyorsun kızı?" dedim. "Oğlum" dedi, "bir şey demedim... Kızım! Anandır, malındır, ama bana sorarsan bırak kalsın, burada gömülsün... Su çatlağını buldu, dedim."
Ben işte o anda döküldüm. Anadolu insanının ürettiği bu deyişten, bu algılamadan döküldüm. Evet, su çatlağını bulmuştu...
Doğrudur hanımefendi, Ermenilerin hakikaten bu ülkede, bu topraklarda gözü var. O zaman yazdığımı şimdi size de tekrarlayayım. O sıralarda Sayın Cumhurbaşkanı Demirel "Ermenilere üç çakıl taşı bile vermeyiz" diyordu. Ben de bu kadının öyküsünü yazmıştım ve demiştim ki:
"Evet, biz Ermenilerin bu topraklarda gözü var, çünkü kökümüz burada, ama merak etmeyin; bu toprakları alıp gitmek için değil, bu toprakların gelip dibine girmek için..."
Teşekkür ederim...
Hrant Dink, İki Yakın Halk İki Uzak Komşu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder