انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

7 Kasım 2011

Resim


      (...)
   Gözlerini kapayıp, ıslık sesini bekledi. Ayşe'nin çalışmaya başladığını bu ıslık sesinden anlardı. "Arada. Kesik kesik. Bu da onun tiki. Karşılaştığı güçlükleri onunla hafifletiyor. Bütün insanların bir tiki var. Güler'in yoktu. Yok muydu? Saçlarını geriye silkişi? Tamam. İki haftadır kulağım kaşınmıyor. Yoksa farkında olmadan mı kaşıyorum? Sık sık bacaklarını okşayıp öpmem korkmadığıma kendimi inandırmak için mi? Korkmuyorum." Gözlerini açtı. Ayşe, arkası ona dönük, denize bakıyordu. Denizin üstü kırış kırıştı. Esen yel eteklerini sallıyordu. Gidip dizden aşağısı görünen bu bu bacakları öpebilirdi. Korkmuyordu. "Şimdi ben ona yokum. Olsun. Uykudaki yokluk gibi bu, geçici. Uyanınca ona daha çok varım. Bugün kimse gelmese. Ressamlara açık havayı öğütleyen ben, geçen gün o iki çocuğu kovdum. Yaptığına değil, ona bakıyorlardı. Neden başlamıyor? Öyle rahatım ki, demişti, bu resmi bitiremeyeceğim. Bitirmesin, daha iyi. Bir sanatçının en güzel eseri hiç bitmeyecek olanı değil mi? Bütün bakanların 'işte kıyısında iki insanın seviştiği bir deniz' diyebileceği resim hiç yapılabilir mi? İçlerinden en anlayışlıları bile, 'Bu deniz,' derler, 'yeşilimsi maviyle açık mavi boz renkle iyi uyuşmuş. Kumlara bir coşkunluk duygusu katılmak istenmiş.' O kadar. Resim biterse onu ancak ikimiz anlayacağız. Parlayın sönen şimşek ışığındaki kıyının resmini yapmasını isteyeceğim ondan. Burda olmaz. İlerde, kışın atölyede. Ezgiler dinleyeceğiz. Sonra yaz gelecek,sonra kış. Hep ikimiz. Şimdi ben ona yokum. Fırçayı atıp gelse! Beni öp dese. Eteğinde oynaşan zenci kızlarıyla bilikte çağırıyorum seni. Hadi gel, hadi!" Sigarasından uzun bir nefes çekip attı. Küçücük dalgaların kumlardaki şıpırtısını duyuyordu. Ayşe gelmedi. "Sevişen iki insanda bile bir anda aynı duygular olmuyor. Önemli bu, unutulmamalı. İki kişilik toplumlarda önemli sorunlar! Bir deneme başlığı olabilir. Biri çıkıp yazsa... Ben? Yapamam; yaşamak varken. Ben ya ararım ya da yaşarım. Aynı anda ortak duygular ancak iki etin birbirine dokunmasıyla başlıyor. Gidip bacaklarını okşasaydım onu kendi duyarlığıma katabilirdim. Acaba? Güler'i öperken düşündüklerim neydi? Gene de ortak bir yanımız vardı. Özet: Duyarlık akımı ancak insan etinin değinmesiyle olabilir. Hava tanımlamasında başka bir değişiklik: Hava iletken değildir. Tam anlaşma mı istiyorsunuz? Öyleyse, haydi bakalım insanlar, aranızda hava boşluğu bırakmayın! Ya gözler, bakışlar? Eluard, 'Gözler konuşmaya başladığı zaman her şey susar,' demiyor mu? Öff! Sıkıntılı konular! Bırak düşünmeyi, bu sıcak kumların tadını kaçırma."
   Elleriyle kumları eşti. Sıcaktı. Sıcaktı. Ayakkaplarını çıkardı. Tırnakları gene uzamıştı. Ellerine baktı. Düşünmeye alışık beynine söz geçiremiyordu. Sağ eldeki tırnakların uzamasiyle insan yalnızlığının münasebetine dair uzun bir düşünceye daldı. Çok sonra, Ayşe,
   - Olmuyor, olmuyor! diye bağırınca sıçrayıp kalktı.
   (...)




   Yusuf Atılgan, Aylak Adam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder