انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

23 Ocak 2012

Karaltı


   ‘Değersiz hissetmek’li ekonomi haberlerinde kenarda köşede ve dahi tenhalarda değil de yastık altlarında his biriktirenlerdendi. Az çok elinin altındakilere sıfırdan sonraki sıfırlı rakamlarda ufak da olsa bir ‘getiri’ edinmek istiyordu. Yöntem yanlış, sistem kaymıştı. (Kaydıkları ‘bilinmeyen numaralar’ı arar dururdu) ‘... Hissî Kıymetler Borsası’ndaki son gelişmeleri takip etti yakından. Kendisi uzaktan. ‘Aracı kurumlar’ vardı. Elbette neye aracılık ettiğini bilmiyordu hissîmüteşebbiskadın. Aslen pezevenk olduklarını hiç. Bilmediği yok, hesap-kitabı çoktu. Bilmiyordu, bildiğini sandıklarıyla ufak bir ‘sermaye’ biriktirmiş; sonra kurduğu ‘dükkân’da ‘kontrol memurları’ bile istihdam etmişti. Bir dükkân çevirebilecek bilgi ve hisse sahip olabilirdi belki. Ancak iktisat denen meretin özden hâlinin ‘iktisap’ olduğunu bilmezdi. Çaktırmazdı da. Çakarçakmaklarla sigara yakardı.

   Aracı kurumunun söylediklerini kaile aldı. Kimi canhıraş telefonlar; kimi haberlerin altında akıp duran sadece akarak kimilerini zengin kimilerini engin kılan nehir-bantlardı. Döviz, “ne kazanır ederiz”di, altın “elinizden çıkarın”dı hissîmüteşebbiskadında. Sağa sola saçılmış birkaç mektup ve kartpostalla tebdil-i kıyafet etmiş bono ve tahvil vardı. Kendisi yoktu, aracıpezevenk yeni bir kaynak öngördü. Hissîmüteşebbiskadının isterdi arkasını görmeyi. “Altın yükselişte, balon...”du az çok, “Dövizle ineriz”di arkalı düşüncelerinde. Fısıldadı “Kara altın”. Hissîmüteşebbiskadının gözlerinde lânet dolar simgesi belirmedi. Kanlı canlı ve dahi atan bir ‘yürek’ belirdi. Belirtmedi bunu. Kimseye. Aracıpezevenk belirtti, bir sürü grafik ve dahi hesap kitap. “Merkez Bankası'nda kara altın diye bir şey piyasaya sürülecek”ti, “feci getirisi var ve riski az”dı, Hissîmüteşebbiskadın da “hmm...” Mahmutpaşada ‘karaaltın’ denendi, el altından ve dahi cep altından yürüdüğü için adı yekleşmiş, sanı lekelenmişti.

   Kara altın’da muazzam bir potansiyel vardı. Petrol değildi. Ele gelir de değildi. Gelir getirirdi ancak. Hissî. Vergi Dairesi'nde sorun da çıkarmazdı. Karaaltın’dı dar sokaklı ve dar gelirli adamların çevirdiği paşa sokaklarda. Tenhalarda ‘karaltı’ydı. Arzı az, talep edenleri muhtemelen ‘hissî deli’lerdi. Şehirlerde ve büyükşehirlerin kenarlarında, bir otobüsün kenar koltuğunda; intihara mütemayil olunca da vapurlarda, loş meyhanelerde. Ve her daim sokakların ‘karaltı’sında. ‘Değersiz’ hissettiklerinden değer vermezlerdi kendilerine, halka açık mekânlarda değil de küllîyen kapalı mekânlarda ‘kendilerininimettensaymayangiller’li cümleleriyle arzı endam etmez, usulca sokulurlardı. Ağızları bozuktu, ancak adımladıkları şehirlerin kenar mahalleleri de bozuktu. Altı, üstü, yapısı, yanı, başı ve ağzı. Hâliyle bozulmak ‘doğal’dı. Kendilerini ‘doğal kaynak’ olarak görüp sırtından his kazanmak, hissî müteşebbislerin yeni sahası. Hissîmüteşebbiskadın sevdi bu ‘finansal yatırım’ aracını, karaltılardan biri önce küfretti araca sonra istedi kadını yatırmak. Devir ‘yatırım’ devriydi ve feci bir yanlış anlaşılma vardı. Karaltılardaki karaltıda değil, yatırımların mütecaviz olduğu tenhalarda. Karaltılar zaten tehlikeyi fark edip örgütlenmeye başlamıştı. Kar-al-sen. Diğer hissî müteşebbislerin (feci yanlış) okumasıyla, ‘kâr-al-sen’.



   İTC

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder