انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

27 Ocak 2012

Sahte

      (...)
   Ailesini tabii ki düşünür ama yapacak bir şey yoktur. Onu üzen 'pisi pisine yakalanmaktır'. Üstünü giyinir. Polise "Müsaade edin, aileme para bırakayım' der. Polis müsaade edince üzerinde taşıdığı önemli bir telefon numarasını atar. Evlerinde bir bayan arkadaşları vardır. O da sahte kimlik taşımaktadır. Onu da alırlar. Kız polis otosunda kendi gerçek adını söyler. Brusk arkadan gitmektedir. Yolda kızın gerçek adını sorarlar. Brusk söylemez. Yol boyunca döverler. Karakolda üstünü soyarlar. Gözlerini bağlarlar. 'Son kez soruyoruz; kızın adı ne?' dediklerinde Berfin olduğunu söyler. 
   Halbuki kızın gerçek adı Zeynep'tir. Kızı getirip yüzleştirirler. Kızın 'Zeynep' demesiyle işkence başlar. Sağ omzunun lifleri kopar. O gece üç-dört saat işkence görür. Öğleden sonra Hasan'ın tuvalete gittiğini duyunca peşinden giderek tehdit eder. 'Benim adımı verme' der. Hasan 'Merak etme' diye işaret eder. Brusk, Vatan caddesindeki emniyet merkezinde 25 gün işkencede kalır. Her gün 25 dakika, yarım saat Filistin askısına alınır. Askıda kendinden geçip sızınca indirilir. Kaburgaları kırılır. Bronşit olur. Ama yine de tek kelime konuşmaz. İfadesinde 'Silahlar benim değil' der. 'Ya ihaneti seçecektim ya da direnecektim. Ayrıca çözülseydim beni Amed'e (Diyarbakır'a) götüreceklerdi. Bu da benim için ölümle eşti' diyor. Polis kendine göre ifade hazırlar, imzalamasını ister. Yirmibeşinci güne geldiğinde Brusk 'Artık bitti!' diye düşünmektedir. Başkalarına yapılan işkence seslerinden uyuyamıyordur. 
   Daha önce Florya'da bir 'yurtseverin' evine haraç istemeye gitmiştir. Söz konusu kişi Diyarbakırlı zengin bir işadamıdır. Hasan polise o işadamından para aldıklarını söylemiştir. Brusk 'Ama adam bize para vermemişti' diyor. Yirmibeşinci gün polis kapıyı açar ve 'Gel' der. Brusk 'Acaba kimliğim mi patladı?' diye korkar. 'Biri mi çözüldü? Tek korkum buydu.' Sadece eşi ziyaretine gelmektedir. Sahte kimliği vardır onun da. 
   Sahte kimlik kocasını işkencede sahte kimliğiyle ziyaret edecek kadar cesurdur Şevin. Sahte kimliğin nasıl bu kadar kolay elde edilebildiğini sorduğumda 'Muhtara git, para ver, başka isimle orijinal kimlik alabilirsin. Hatta canın sıkıldığında karakola git, para ver, polisi bile dövebilirsin!' diyor.


   Brusk'u gözünü bağlayıp sandalyeye oturturlar. Son bir şey sorup bırakacaklarını söylerler: 'Bizi zengin adamın evine götür, ismini ver, sonra seni bırakacağız.' Brusk bugünden bakıp biraz dalgın bir ifadeyle 'Mücadelenin yarısı ekonomi' diyor. 'O adamın oğlu şehit olmuştu. Bize kapısını açmıştı. İsmini nasıl verebilirim ki.'
   Tam iki gün polisten dayak yese de söylemez. 'Cezaevine başım dik girdim, dik çıktım' diyor. Sahip olduğu tek zenginliğin bu gurur olduğunun farkında olarak.
   Polis kimlik bilgilerine inanmak zorunda kalır. Sahte kimlikle girdiği polis merkezinden sahte kimlikle cezaevine gönderilir. 
   Yaklaşık iki yıl cezaevinde yatar. Gerçek kimliğini PKK'nın cezaevi sorumlusu Sabri Ok dışında kimse bilmez. Her ziyarette kalbi küt küt atar. 'Kimliğim patladı mı?' kaygısı iki yıl boyunca hiç azalmaz. 
   Hasan 'Silahlardan onun haberi yoktu' diyerek iyi bir savunma yapmıştır, silahları kirli çamaşırların içinde getirip koyduğunu söylemiştir. Brusk 'Cezaevine de sahte kimlikle girip sahte kimlikle çıktım' diyor hâlâ hayret ederek. 
   (...)



   Bejan Matur, Dağın Ardına Bakmak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder